Ya politik olacağız ya rezil olacağız!
Her şey kirlendi. “Normal” olan günlerimiz mazide kaldı. Artık kafanızı çevirmek, pislik ile etkileşiminizi engellemez. Görmemek için gözlerinizi kapatırsınız, kokusu burnunuza gelir. Koklamamak için burnunuzu tutarsınız, sesi kulağınıza gelir. Duymamak için kulağınızı tıkarsınız, dokunduğunuzda hissedersiniz. Dokunmamak için hareketsiz kalırsınız, ama ağzınızın tadı yine bozulur.
Bu kirlenmiş, çürümüş, yozlaşmış ve kirlenmiş düzende rezil olmamak için politik olmak zorunluluktur. Politik olmadıkça temiz kalamazsınız. Siz politikadan kaçtıkça, pislikler sizi bulur ve kirletir. Gün, apolitik olmak ve siyaset ile ilgilenmemek günü değildir. O günler mazide kalmış, nefes alıp verirken dahi politik olmak günleri gelmiştir. İstikbalimiz, politik olmaktadır.
Bu başyazı, Türkiye Cumhuriyeti’ni vatan ve bu toprakları da yurt olarak kabul eden herkese hitaben yazılmıştır. Bu site, memleketimizin içerisinde bulunduğu çıkmazları tespit etmek ve bu çıkmazlardan kurtuluş yolu aramak için yazılan fikirlerin daha fazla kişiye ulaştırılması için açılmıştır. Bu kapsamda savunulan esas politik ilkeleri de işbu başyazı ile açıklamak, sorumluluk gereğidir.
Acilen çözüm bekleyen sorunlar açıktır: Yanlış ekonomi politikaları sebebiyle sürekli artan enflasyon; sürekli artan enflasyon sebebiyle alım gücü kaybı; alım gücü kaybına rağmen vergilerin sürekli artırılması; sürekli artan vergilere rağmen kalitesiz kamu hizmetleri; yanlış eğitim politikaları sebebiyle eğitimin özelleşmesi; özelleşen eğitim sebebiyle ücretsiz ve bilimsel eğitime kavuşamamak; ücretsiz ve bilimsel eğitime kavuşamamak sebebiyle MESEM ve çocuk (!) işçi cinayetleri; yanlış sağlık politikaları sebebiyle sağlığın özelleşmesi; özelleşen sağlık sebebiyle ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmetlerine erişilememek; ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmetlerine erişilememesine ek olarak yanlış tarım politikaları sebebiyle gıdaya erişememek; gıdaya erişememek sebebiyle yetersiz ve sağlıksız beslenme; yetersiz ve sağlıksız beslenme sebebiyle zehirlenmek; yanlış ekonomi ve barınma politikaları sebebiyle ev sahibi olamamak ve yüksek kiralar; kiraların yükselmesi sebebiyle beton parçalarının emekçilerin alın terinden daha fazla kazanç elde etmesi; alın teri ve çalışmanın değersizleştirilmesi sebebiyle her gün artarak çoğalan suç oranları, uyuşturucu ve kumar bağımlılığı, vurgunculuk, ahlaksızlık; suç gelirleriyle elde edilen kara paranın adaleti bile satın alması; satın alınan adalet sebebiyle yargının boğazına kadar rüşvet ve siyasete bulaşması; siyaset ve akçeli işlerle kirlenen yargı sebebiyle denetimsizliğin yaygınlaşması; denetimsizliğin yaygınlaşması sebebiyle astığı astık kestiği kestik savcı ve yargıçlar; astığı astık kestiği kestik savcı ve yargıçlar sebebiyle adil ve makul sürede yargılanmanın mümkün olmaması; adil olmayan ve makul süreyi aşan yargılamalar sebebiyle yaşanan hak kayıpları; yaşanan hak kayıpları üzerinden ülke siyasetinin dizayn edilmesi; tüm kamu kaynakların ülke siyasetini dizayn etmeye harcanması sebebiyle sorunların çözülememesi; hülasa sorunumuz şahsi çıkarlarını önceleyen yöneticilerin ülkeyi yönetememesi ve insanların umudunu dahi yok etmek istemesidir.
Acilen çözüm bekleyen büyük sorunlarımızın yanında elbette sayısız küçük çıkmazlarımız da mevcuttur. İrili ufaklı tüm çıkmazların çözümü ise Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimleri ile açtığı yolun herhangi bir sapma olmaksızın uygulanması ile son bulacaktır.
a. Cumhuriyetçilik: Cumhuriyet haricinde hiçbir yönetim biçimi kabul edilemez. Üstelik Cumhuriyet de tek başına yeterli değildir. Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlandırılması elzemdir. Yargının siyasi sopa olarak kullanılması son bulmalıdır. Siyasi Partiler Kanunu yeniden düzenlenmeli ve siyasi partilerdeki lider sultasına son verilmelidir. Seçim Kanunu yeniden düzenlenmeli ve seçim barajı düşürülmelidir. Siyasi partiler ve meclis içerisinde, millet iradesinin temsiliyeti artırılmalı ve meclis, yürütmenin boyunduruluğundan kurtarılmalıdır.
b. Milliyetçilik: Milliyetçilik, Türk milliyetçiliğidir. Türk milliyetçiliği, Atatürk’ün yorumu ile ele alınır. Türkeşçi ya da Atsızcı milliyetçilik yorumlarına değer verilmemelidir. Türk tanımı, vatandaşlık esasına dayandırılarak mana kazanır. Bunun bir sonucu olarak, Türklüğün işine gelen zamanlarda vatandaşlık işine gelen zamanlarda ise etnik unsur olarak kullanıldığı statükocu ve günlük siyasi söylemler reddedilmelidir. Türk milliyetçiliğinin esası ve devletin amacı, Türk halkının refah ve itibarının yükseltilmesinden ibarettir.
c. Halkçılık: imtiyazsız ve sınıfsız, kaynaşmış bir kitle yaratmak mücadelesidir. Sınıfsız olmak demek, ekonomik ve sosyal sınıfların varlığını reddetmez. Aksine sınıfların varlığını kabul ederek birbirlerini sömürmelerini engellemeyi ve sınıfların birbirinden üstün olmalarını engellemeyi amaçlar. Bu yönüyle artık sadece hayaleti dolaşan sosyalizm ile kavga etmek yerine hayatın kılcal damarlarına kadar işlemiş neoliberal düzen ile kavga etmek toplumsal görevdir. İmtiyazsız ve sınıfsız, kaynaşmış bir kitle olmak hedefinden çok uzakta olduğumuzu ve bu hedeften sapmanın ana sebebinin sermayedarlar olduğu tespit edilmelidir. Siyaset, bu tespit üzerine yapılmadır. Gözü dönmüş sermayenin emek sömürüsü arşa çıkmış ve halk düşmanlığı boyutuna ulaşmıştır. Halk düşmanlığı ile mücadele şarttır. Zira halkçılık, herhangi bir sınıfın egemenliğini ve imtiyazını reddetmek üzerine kuruludur. Artan iş cinayetlerini ve işçi ölümlerini geçtik, MESEM projelerinde çocuklar dahi katledilmektedir. Toplumun en yoksul ve en eğitimsiz kesimlerini güçlendirmek, toplumsal dayanışmayı artırmak ve ülkedeki refah, servet, mutluluk ve hatta acının dahi adil bir bölüşümünü sağlamak nihai hedef olmalıdır.
ç. Devletçilik: Devlet, ekonomide daha aktif rol alarak denetleyici olmanın ötesinde katılımcı olmalıdır. Tarım, gıda, maden, enerji, ilaç ve savunma sanayi gibi stratejik öneme haiz sektörler kâr hırslarına terk edilemez. Devlet, ekonomide doğrudan etkin ve ana unsur olmalıdır. Özellikle tarım politikaları ve gıda üretimi, halkın sağlıklı ve yeterli beslenme hakkı kapsamında devlet şirketleri ve kooperatifler aracılığıyla gerçekleştirilmelidir. Devletin teşvikler aracılığıyla kaynak aktarımı yapmak yerine, çeşitli malların arzında doğrudan yer alarak üretici olmalıdır. Ekonominin gelişmesi, kalkınma ve sosyal adalet, kâr öncelikli özel teşebbüslerle değil yalnızca kamucu ekonomi politikaları ekonominin merkezine alarak gerçekleştirilebilir.
d. Laiklik: Devlet, din esasıyla yönetilemez. Din, bireylerin vicdanını ilgilendirir ve bireylerin özel alanıyla sınırlıdır. Din sınıfının (yani her türlü dinin ve her türlü tarikat ile cemaatin) dini yaşamak isteyen kitlelere tasallutunu da ekonomiye tasallutunu da siyasete tasallutunu da önlemek şarttır.
e. Devrimcilik: Çağdaş uygarlığı yakalamak ve aşmak amacıyla gerçekleştirilen, köhnemiş kurumları yıkan ve yenilerini inşa eden geleceğe atılan adımlar devrimciliktir. Devrimcilik; kurumları ve kuralları sorgulamayı, sürekli gelişimi ve daha iyiye ulaşmak için çürüyeni yenileyerek daha güzel günlere ulaşmanın yöntem ve araçlarını oluşturur.
Yinelemek gerek: Ya politik olacağız ya rezil olacağız!
Bunaldık, artık yeter. Türkiye’nin ve Türk halkının içerisinde bulunduğu çıkmazlar çözümsüz değildir. Hülasa her şey dönüp dolaşıp şahsi çıkarlarını önceleyen yöneticilerin ülkeyi yönetememesinden kaynaklanmaktadır. Yaşadığımız sorunlarının çözümleri için yeterli maddi kaynak da insan gücü de mevcuttur.
Günün getirdikleri zorludur. Mücadele etmenin ötesinde, bazen fikir ifade etmek bile zordur. Ancak işimiz, zorlu olduğu derecede şanlıdır. Yakın ve uzak gelecek elbette bizimdir. Bizim olanı alacağız. Bu sebeple nefes alıp verirken dahi politik olmak şarttır. İstikbalimiz, her alanda politik olmaktan geçmektedir.
Memleketimize dair arzularımız açıktır:
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.